Çağdaş Sözlük

örf ~ عرف

Mükemmel Osmanlı Lugatı - örf ~ عرف maddesi. Sayfa: 512 - Sira: 10

Mükemmel Osmanlı Lugatı - Ali Nazima ve Faik Reşad Sözlüğü; örf maddesi. osmanlıcada örf ne demek, örf anlamı manası, örf osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte örf hakkında bilgi. Arapça örf ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada örf anlamı

Mükemmel Osmanlı Lugatı - عرف örf ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

örf ~ عرف güncel sözlüklerde anlamı:

öRF ::: İnsanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şeydir. Bu kelime; ihsan, ma'ruf, cud, sehâ, bezl ve atâ olunan, atiyye, tanımak, bilmek, biliş, ikrar eylemek, arka arkaya tetebbu ve tevâli etmek, Allah (C.C.) tarafından ulülemre ve Sultana tevdi' olunan hüküm, müstahsen, yani Hazret-i Peygamberin (A.S.M.) iyi gördüğü şeyler, gibi mânalara gelir. * Fık: Şer'an ve şeriata bağlı. Akl-ı selim sahiplerince müstahsen olup münker olmayan şey demektir. Örf, şeriata eğer muhalif olursa, gayr-i meşru olur, onunla amel edilmez ve onun izâlesi lâzım gelir.

Arf ::: (a. i.) : güzel koku.

örf ::: (a. i.) : 1) âdet, hüküm; gelenek. 2) sarıklıların giydikleri bir çeşit kavuk [Tanzimat'tan önce] (arapçadaki okunuş şekli "urf" dur).

örf-i âmm ::: huk. [eskiden] vâzıı müteayyen (taayyün etmiş) olmayıp beldelerinin hepsinde veyahut ekserisinde carî olan örf.

örf-i hâss ::: huk. [eskiden] bir meslek müntesiplerine yahut bir kavme veya bir belde ahâlîsine mahsus olan örfler.

örf-i kavlî ::: huk. [eskiden] bir cemâatin bir lâfzı bir mânâda kullanmalarıdır ki, o lâfzı işiten kimsenin aklına başka mânâ gelmez. Meselâ : ["sobayı veya lâmbayı yak!" denilmesinde olduğu gibi]

örf-i târî ::: huk. [eskiden] örf ve âdete hamlo-lunacak şeyin vukuu zamanında ve ondan önce bulunmayıp sonradan hadis olan örf.

örf ::: âdet, gelenek.

öRF ::: İslâm hukûkunun kaynakları iki kısımda mütâlaa edilir. Kitab (Kur'ân-ı kerîm), Sünnet (Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sözleri, işleri ve görüp de mâni olmadıkları hususlar), icmâ' (bir asırda bulunan müctehid denilen âlimlerin bir işte sözbirliği etmeleri) ve kıyas (ictihâd). Bu dört ana kaynaktan başka, ikinci derecede (tâlî) kaynaklar da vardır ki, bunlardan birisi de örf ve âdetlerdir. (İbn-i Nüceym)

Zamânın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan ahkâm (hükümler) değişebilir. Nassa (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfe) dayanan ahkâm zamanla değişmez. İbâdetlerde nass ile bildirilmiş olmayan bir hükmü anlamak ve bildirmek için umûmî âdetler delil olur. Âdetin umûmî olması için Eshâb-ı kirâm zamânından kalma ve müctehidlerin kullanmış olmaları lâzımdır. Yâni Eshâb-ı kirâm (r.anhüm ecmaîn) ve müctehid denilen âlimler zamânında başlayan ve devâm eden âdetler, helâle delil olurlar. Sonradan âdet olan şeyler, şer'î delil olmaz. Muâmelattaki (alış-veriş, ticâret gibi mes'elelerde) hükümler için bir beldenin, memleketin nassa muhâlif (aykırı) olmayan âdetleri delîl olur. Ancak bunları fıkıh âlimleri anlar. (İbn-i Âbidîn, Ali Haydar Efendi)

Örf :::


  1. Yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek
    Örnek: Yaşandığı asrın örf ve âdetlerini belirtmek bakımından kıymetli bulmuyor değilim. R. H. Karay

örf ::: gelenek , adet

örf ::: ‬gelenek

örf ::: âdet

Arf ::: (a. i.) güzel koku.

örf ::: (a. i.) 1) âdet, hüküm; gelenek. 2) sarıklıların giydikleri bir çeşit kavuk [Tanzimat'tan önce] (arapçadaki okunuş şekli

örf ::: anane

örf :::

gelenek; insanların iyi ve yararlı saydıkları olumlu adetler

ÖRF :::

İnsanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şeydir. Bu kelime; ihsan, ma'ruf, cud, sehâ, bezl ve atâ olunan, atiyye, tanımak, bilmek, biliş, ikrar eylemek, arka arkaya tetebbu ve tevâli etmek, Allah (C.C.) tarafından ulülemre ve Sultana tevdi' olunan hüküm, müstahsen, yani Hazret-i Peygamberin (A.S.M.) iyi gördüğü şeyler, gibi mânalara gelir. * Fık: Şer'an ve şeriata bağlı. Akl-ı selim sahiplerince müstahsen olup münker olmayan şey demektir. Örf, şeriata eğer muhal