Çağdaş Sözlük

sünnet ~ سنت

Mükemmel Osmanlı Lugatı - sünnet ~ سنت maddesi. Sayfa: 451 - Sira: 16

Mükemmel Osmanlı Lugatı - Ali Nazima ve Faik Reşad Sözlüğü; sünnet maddesi. osmanlıcada sünnet ne demek, sünnet anlamı manası, sünnet osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte sünnet hakkında bilgi. Arapça sünnet ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada sünnet anlamı

Mükemmel Osmanlı Lugatı - سنت sünnet ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

sünnet ~ سنت güncel sözlüklerde anlamı:

SüNNET ::: Kanun, yol, âdet. * Siret-i hasene. * Ist: Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sözü, emri, hal ve takriri. Müslümanların ittibâında ve dinlemesinde maddî ve manevî pek çok fazilet bulunan, tatbikinde mühim sevablar, terkinde mühim zararlar bulunan İslâmî emirler. Sünnet'e Farz-ı Nebevî de denir.( $ âyetinde i'cazlı bir icaz vardır. Çünkü: Çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir. Şöyle ki: Şu âyet diyor ki: "Allah'a (C.C.) imanınız varsa, elbette Allah'ı seveceksiniz. Mâdem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zata benzemelisiniz. Ona benzemek ise, Ona ittiba etmektir. Ne vakit Ona ittiba etseniz, Allah da sizi sevecek. Zâten siz Allahı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin."İşte bütün bu cümleler, şu âyetin yalnız mücmel ve kısa bir meâlidir. Demek oluyor ki: İnsan için en mühim âli maksat, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine mazhar olmasıdır. Bu âyetin nassıyla gösteriyor ki; o matlab-ı âlânın yolu, Habibullah'a ittibadır ve Sünnet-i Seniyyesine iktidadır...L.)(Resül-i Ekrem'in (A.S.M.) Sünnet-i Seniyyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef'ali, ahvâlidir. Bu üç kısım dahi üç kısımdır: Ferâiz, nevâfil, âdât-ı hasenesidir. Farz ve vâcib kısmında ittibaa mecburiyet var; terkinde, azab ve ikab vardır. Herkes ona ittibaa mükelleftir. Nevafil kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir. Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibaında azim sevablar var; ve tağyir ve tebdili, bid'a ve dalâlettir ve büyük hatâdır. Âdât-ı seniyyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise, hikmeten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve nev'iyye ve içtimaiyye itibariyle onu taklid ve ittiba etmek, gayet müstahsendir. Çünkü: Herbir hareket-i âdiyesinde, çok menfaat-ı hayatiye bulunduğu gibi, mutâbaat etmekle o âdâb ve âdetler, ibadet hükmüne geçer. Evet mâdem dost ve düşmanın ittifakıyle Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) mehâsin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine mazhardır. Ve mâdem bil-ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir şahsiyettir. Ve mâdem binler mu'cizâtın delâletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemalâtının şehâdetiyle ve mübelliği ve tercüman olduğu Kur'ân-ı Hakimin hakaikının tasdikıyla, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir. Ve mâdem semere-i ittibaiyle milyonlar ehl-i kemâl, meratib-i kemalâtta terakki edip saâdet-i dâreyne vasıl olmuşlardır. Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktida edilecek en güzel nümunelerdir ve tâkib edilecek en sağlam rehberlerdir. Ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır. Bahtiyar odur ki: Bu ittiba-ı sünnette hissesi ziyâde ola. Sünnete ittiba etmiyen, tembellik eder ise, hasâret-i azime; ehemmiyetsiz görür ise, cinâyet-i azime; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalâlet-i azimedir. L.)

SüNNET ::: Göbekle kasık arası. * Atın bileğinin ardındaki uzunca kıllar.

sünnet ::: (a. i. c. : sünen) : 1) iyi ahlâk, iyi tabiat. 2) Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in sözleri, işleri ve tasvibleri [misvak kullanma, cemaatle namaz kılma vb. gibi] , (bkz. : hadîs) Ehl-i sünnet : sünnat-i gayr-i müakkede Şia'nın haricindeki İslâm mezheplerine mensup olan çoğunluk.

sünnet-i gayr-i müekkede ::: Hz. Peygamber (Aleyhisselâm)in çok defa edâ edip bâzan terk ettikleri sünnet [namazda uzun okuma, ikindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetleri gibi. .]

sünnet-i müekkede ::: Hz. Peygamber (Aleyhisselâm)in hemen hemen dâima edâ ettikleri (sabah, öğle, akşam nam'azlarındaki) sünnetler; 3) çocuSu sünnet etme. (bkz : hitan).

sünnet-ullah ::: Allah'ın koyduğu nizam.

SüNNET ::: 1. Peygamber efendimizin mübârek sözleri, işleri ve görüp de mâni olmadığı şeyler.

Unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana yüz şehîd sevâbı vardır. (Hadîs-i şerîf-Hadîka)

On şey sünnettir: Bıyığı kısaltmak, sakalı uzatmak, misvâk kullanmak, nazmaza (ağıza su alma), iştinşak (buruna su çekme), tırnak kesmek, ayak parmaklarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, kasıkları temizlemek, su ile istincâ (önden ve arkadan necâset, pislik çıkan yerleri temizlemek). (Hadîs-i şerîf-Tebyîn-ül-Hakâyık)

2. Din bilgilerinde senet, kaynak olan dört temel delîlden biri. Hadîs-i şerîfler.

Edille-i şer'iyye, din bilgilerinin elde edildiği kaynaklar dörttür: Kitab (Kur'ân-ı kerîm), sünnet, icmâ-ı ümmet (bir asırda bulunan, Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden mânâ çıkarabilen müctehid denilen derin âlimlerin, dînî bir işin hükmünde birleşmeleri, aynı sözü söylemeleri veya aynı işi yapmaları), ve kıyâs-ı fukahâ (hükmü, mânâsı nasstan yâni Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîften açıkça anlaşılamayan bir şeyin hükmünü, hükmü bilinen ve bu şeye benzeyen başka bir şeyin hükmünden anlamak)dır. (İbn-i Âbidîn)

Sünnet, Kur'ân-ı kerîmi tefsir etmekte, açıklamaktadır. Mezheb imâmları (Hanefî, Şâfiî, Mâlikî, Hanbelî), sünneti açıklamışlardır. Din âlimleri de, mezheb imâmlarının sözlerini açıklamışlardır. Kıyâmete kadar da böyle olacaktır. Sünnet olmasaydı; sular ve tahâret (temizlik) bahislerini, namazların kaç rek'at olduklarını, rükû ve secdede okunacak tesbihleri, bayram ve cenâze namazlarının nasıl kılınacağını, orucun, haccın farzlarını ve nikâh, hukuk bilgilerini, hiçbir âlim, Kur'ân-ı kerîmde bulamaz ve öğrenemezdi. (İmâm-ı Şa'rânî)

Sünnetimi terk edene, şefâatim harâm oldu. (Hadîs-i şerîf-Şerh-i Hadîs-i Erbaîn)

İslâm dîni garîb olarak başladı. Son zamanlarda da garîb olacaktır. Bu garîb insanlara müjdeler olsun! Bunlar insanların bozduğu sünnetimi düzeltirler. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât)

Sünneti en iyi bilen, imâm olur. (Kudûrî)

Peygamber efendimizin gösterdiği İslâmiyet yolunda bulunabilmek ve O'nun sünneti üzere yaşayabilmek için; önce doğru îmân etmek, sonra harâmlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekrûhlardan sakınmak, daha sonra müstehâbları yapmak lâzımdır. (İmâm-ı Rabbânî)

Allahü teâlâya götüren en emîn yol; bütün iş, hareket ve ibâdetlerde Peygamber efendimizin sünnetine tâbi olmaktır. (Ebû Ali Cürcânî)

Sünnet :::


  1. Erkek çocukta, erkeklik organının ucundaki derinin çepeçevre kesilmesi.

  2. düğünü.

  3. Hz. Muhammed'in Müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışları ve herhangi bir konuda söylemiş olduğu söz.

  4. Sünnet düğünü.

  5. Genellikle erkek çocuklara, seyrek olarak da kızlara (Doğu Afrika, Arabistan vb.) uygulanan ve Arap, İbrani halklarında, Avustralya'da, Afrika ve Amerika'nın birçok bölgelerinde erkek cinsel örgeninin ucundaki kabuğu kesme (circumcicion) ya da siyeğin alt tarafını yarma (subincision) işlemi.

sünnet ::: peygamberimizin (asm) yolu , hayat tarzı , peygamberin söz fiil ve hareketleri , peygamberimizin yolu , peygamberimizin sözleri ve halleri , kanun , yol , adet , siret-i hasene , ıst: peygamber aleyhissalatü vesselam'ın sözü , emri , hal ve takriri , müslümanların ittibaında ve dinlemesinde maddi ve manevi pek çok fazilet bulunan , tatbikinde mühim sevablar , terkinde mühim zararlar bulunan islami emirler , sünnet'e farz-ı nebevi de denir , göbekle kasık arası , atın bileğinin ardındaki uzunca kıllar

Sünnet ::: Penis ucundaki sün­net derisinin kesilerek alın­ması.

SÜNNET :::

Kanun, yol, âdet. * Siret-i hasene. * Ist: Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sözü, emri, hal ve takriri. Müslümanların ittibâında ve dinlemesinde maddî ve manevî pek çok fazilet bulunan, tatbikinde mühim sevablar, terkinde mühim zararlar bulunan İslâmî emirler. Sünnet'e Farz-ı Nebevî de denir.( $ âyetinde i'cazlı bir icaz vardır. Çünkü: Çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir. Şöyle ki: Şu âyet diyor ki: "Allah'a (C.C.) imanınız varsa, elbette Allah'ı seveceksiniz. Mâdem Allah'ı seversiniz, Al SÜNNET-İ GAYR-I MÜEKKEDE Peygamber'in (A.S.M.) ibadet maksadıyla ara-sıra yapmış olduğu ameldir